Hombre máquina (2011) Yönetmen: Roser Corella, Alfonso Moral İmdb
Work Hard – Play Hard (2012) Yönetmen: Carmen Losmann İmdb
KİTAPLAR
Eva İllouz “Soğuk Yakınlıklar (Duygusal Kapitalizmin Şekillenmesi)”
“Hepimiz farkındayız, sayısız imge ve mesajın bombardımanı altındayız. Öyle ki, yarın, geriye dönüp baktığımızda bugünleri naif bir iyimserlikle de hatırlayabiliriz. Nasıl direniyoruz ya da sürükleniyoruz? Internet, televizyon, sosyal medya, endişeli modernlik, rasyonel ahmaklık, duygusuzluk, kaba menfaatçilik, fantezi ve paranoya ile içiçe yaşıyoruz. Eva Illouz, eleştirel kuramı kullanarak ve ondan ayrılarak yakın dönemin zihniyetini tartışıyor. Psikolojik ve politik mutluluk içeren kendini gerçekleştirme kavramının nasıl biçim değiştirdiğini irdeliyor. Adorno’yu izleyerek, benliğin metalaştırılması sürecinde farklı kurumların yakın ilişkisine dikkat çekiyor: psikolojik ikna, kişisel gelişim edebiyatı, nasihat endüstrisi, devlet, ilaç şirketleri ve internet teknolojisi modern psikolojik özbenliğin temelini biçimlendirme konusunda iç içe geçmişlerdir iddiasında bulunuyor. Duyguları sermayeye bağlayan kendi içinde çelişkili mantığı mercek altına almaya çalışıyor. Sosyal mesafe ortak özelliklerin yokluğundan değil, bu özelliklerin soyut doğasından kaynaklanır. Uzaklık, insanların ortak hiçbir şeyi olmadığında değil, ortak noktaları fazla olduğunda ortaya çıkar. Diğer bir deyişle uzaklık, insanların artık günümüzde ortak ve son derece standartlaşmış bir dil paylaşmalarından kaynaklanır. ” İletişim Yayınları
Vincent de Gaulejac “İşletme Hastalığına Tutulmuş Toplum”
” Otuz yılı aşkın bir süredir çalışmanın örgütlenmesinde esaslı bir dönüşüm yaşandı. Esneklik ilkesi ve ağ imgesi etrafında şekillenen yeni yönetim paradigması, risk iştahıyla ve müteşebbis ruhuyla sürekli beşeri sermayesini artıran bir işçi tipi oluşturmayı hedefliyor. Üstelik bu paradigma artık sadece işyerini ve çalışma yaşamını değil; benliğimizi, gündelik yaşamımızı ve toplumsal kurumları da biçimlendirmeye başladı. Fransa’nın saygın klinik sosyologlarından olan Vincent de Gaulejac, İşletme Hastalığına Tutulmuş Toplum’da “işletme ideolojisi” ve “yönetsel tahakküm” olarak kavramsallaştırdığı bu paradigmanın yarattığı bireysel ve toplumsal tahribatı ele alıyor. İşletme, araçların, prosedürlerin, bilgi-iletişim araçlarının arkasında işleyen dünya görüşü ve inanç sistemi olarak bir yanılsamayı sürdürüyor, bir hâkimiyet projesini gizliyor. Bu ideolojinin temelinde her şeyi ölçülebilir hale getirmeyi amaçlayan bir nesnelcilik, örgütü amaçları önceden tanımlanmış veri olarak kabul eden bir işlevselcilik, uzmanlığın tartışılmaz konumuna dayalı teknokratik bir araçsalcılık ve işçiyi firmanın etkinliği için bir insan kaynağı olarak gören bir faydacılık bulunmakta. Gaulejac’a göre hızla yayılan ve son derece tehlikeli bir salgın hastalıkla karşı karşıyayız. Şayet haklıysa doğru bir teşhis ve etkili bir tedavi için kaybedecek vakit yok. Elinizdeki çalışma ise böylesi bir iyileşme girişimi için iyi bir başlangıç. ” Ayrıntı Yayınları
Andre Gorz “Maddesiz”
“Maddesiz iktisat çağının ana çatışma hedefi, “insanın bütün güçlerinin, önceden saptanmış hiçbir ölçü dikkate alınmadan, mevcut halleriyle gelişimi”dir. Bilgiye, kültüre evrensel ve sınırsız erişim hakkıdır. Sermayenin bilgiyi ve kültürü onlara sahip çıkıp araçsallaştırmasına izin vermemektir.” Ayrıntı Yayınları
Andre Gorz “İktisadi Aklın Eleştirisi”
“Kapitalistler, “duvar”ın yıkılışının ardından kendileri için daha uygun bir vahşet ortamının oluşmasının sevinciyle “solun öldüğünü” ilan ettiler. Oysa ölen kapitalizmin platformundan çıkamadığı için gayri insani bir niteliğe bürünen reel-sosyalizmdi” Ayrıntı Yayınları
Richard Sennett “Karakter Aşınması”
“Richard Sennett’e göre sermayenin, günümüz ekonomisinin bütün dünyaya yayılmış dalgalı denizlerinde “hızlı kar”ın dışında bir başka amacı yok; şirketlerini piyasadaki anlık değişimlere müdahale edecek biçimde esnekleştirip, yeniden yapılandırıyor. Kişilerden sürekli kendisini yenilemesini, seyyar olmasını, risk almasını, rekabet becerisini geliştirerek yırtıcı bir karakter edinmesini, takım çalışmasında uyumlu olmasını bekliyor. Ancak eski kapitalizmin rutin ve monoton yapısına karşı savunulan bu politikaya yakından bakıldığı zaman sadece eski iktidar yapılarının rengini değiştirdiği görülüyor. Çalışanlar için esnekliğin anlamı ise yaşam boyu iş güvencesinin yok olması; sürekli iş ve şehir değiştererek yön duygusunu yitirmek; istikrarlı işlerin yerini geçici projelere bırakması ve bir işten diğerine, dünden yarına sürüklenen yaşam parçacıklarından beslenen, rekabetin körüklediği “güvensizlik” ve “kayıtsızlık” duygusu… Ve bir de karakter aşınması… ” Ayrıntı Yayınları
Annie Thebaud Mony ‘Çalışmak Sağlığa Zararlıdır”
“Dünyanın her yerinde, ‘rekabet edebilirlik’ adına, çalışma hayatı öldürüyor, yaralıyor, binlerce kadını ve erkeği hasta ediyor. Sağlıklarına ciddi biçimde zarar verdiğini bilseler de, bu insanların, geçimlerini sağlayabilmek için bu tür işlerde çalışmaktan başka çaresi yok… Fransa’da, iş kazalarından günde iki, asbeste bağlı hastalıklardan sekiz kişi ölüyor. İki buçuk milyon çalışan her gün işyerlerinde kanserojen kokteyllere maruz kalıyor. Milyonlarca kadın ve erkek bir insanın fiziksel ve ruhsal olarak dayanabileceği sınırların ucuna itiliyor. İşyerlerinde intihar ediyor. Kısacası, çalışma hayatı yaralıyor, öldürüyor ve hasta ediyor. Fakat öldüren gerçekten çalışma hayatı mı yoksa yönetim kurullarının oval masalarında çalışma organizasyonunun nasıl olacağına dair muktedirlerin verdiği kararlar mı? Sahte bayraklı armatörlerin ve dünya çelik tüccarlarının yüksek çıkarları için bugün, Hindistan’da Alang sahiline çekilmiş gemileri sökerken, belki iki, belki on, belki altmış işçi ölecek. Burada bahsi geçen, çalışmaktan ölümleridir. Bunlara neden olan riskler gibi ‘kabul edilebilir’ gösterilirler; sorumluları için ise, hiçbir mahkumiyet söz konusu değildir.” Ayrıntı Yayınları
Nanni Balestrini “Herşeyi İstiyoruz”
“Kapı önlerinde yapılan toplantılarda işçiler, bu boktan hayatı yaşamanın doğru olmadığını söylüyorlardı: Ürettiğimiz her mal, tüm zenginlik bizim. Artık yeter! Artık bizler de mal gibi satılmaya devam edemeyiz. Her şeyi istiyoruz! Tüm zenginliği, tüm yetkiyi. Ve çalışmak istemiyoruz. Bizim çalışmakla ne alakamız var. Artık iş veya patronlar kötü oldukları için değil, var oldukları için mücadele ediyoruz!” Otonom
Herman Melville ” Katip Bartleby”
“Kahramanımız, 19. yüzyıl New Yorkunda, Wall Streetteki bir hukuk bürosunda, evraklar ve kırtasiye işlerinden ibaret boğucu bir dünyanın ortasında, kendisine verilen her iş karşısında “yapmamayı tercih ederim” diyen sıradan bir kâtip: Bartleby.” İletişim Yayınevi
Christian Laval, Pierre Dardot “Dünyanın Yeni Aklı”
“Neoliberalizmin “özgürlükten” anladığı, herkesi kişisel çıkarlarını “idare etmeye” ve “kazanan” davranışları geliştirmeye mecbur bırakan bir rekabet durumunun yaratılmasıdır. Bizim bu kitapta yaptığımız gibi, vurguyu rekabet durumlarının yaratılmasına yapmak, “özgürlük toplumları” yanılsamasını alt etmenin en iyi yoludur. Bireyler, rekabetin genelleştiği bir düzen çerçevesinde özgürler. Eğer ne oyunun kurallarına, ne de rekabetin koşullarına hakim olmadıkları bir durumda kendi akıbetlerinden sorumlu olma gibi tuhaf bir özgürlükleri olmasaydı, bu düzen işleyemezdi. Neoliberal özgürlük bir amaç değildir, rekabetin aracı ve performansın taşıyıcısıdır.” İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Dominique Meda “Emek – Kaybolma Yolunda Bir Değer mi?”
Dominique Méda, çalışmanın hakikaten insanın özüne dair bir şey olup olmadığı sorusunu yeniden gündeme getiriyor. Méda’ya göre, aslında tarihsel olarak çalışma toplumsal hayata bu kadar hükmeden bir olgu değildi. Ekonomik düşüncenin ön plana çıktığı 19. yüzyıldan itibaren insanlar üzerindeki etkisi giderek arttı. Peki, çalışma gerçekten toplum ve birey için vazgeçilmez bir yaşam biçimi midir? Sosyalleşmek ve kendini gerçekleştirmek için insanın uymak zorunda olduğu tek faaliyet midir? İletişim Yayınları
Ferhat Akyüz “Türkiye’de Kapitalizmin ve Sosyal Güvencesizliğin İnşası”
“Türkiye’de yaşanan sosyal güvenliğe ilişkin dönüşümü analiz eden çalışmasında sevgili Ferhat bu alana ait bildik çalışmalardan farklı bir yol izliyor. Sosyal güvenlik alanında gözlemlenen radikal değişimleri analiz etmek için Cacus’un göz boyama tekniklerinin neler olduğunu anlatıyor. Ferhat çalışmasında sosyal güvenlik alanında neler değişiyor sorusu yerine neden değişiyoru da içeren niçin değişiyor sorusuna yöneliyor. Niçin sorusu ister istemez sosyal güvenliği tanımlayan sosyalliğin biçimlendiği gerçekliğin analizine yönelmeyi gerektiriyor.” – Fuat Ercan – Sosyal Araştırmalar Vakfı
Antonio Negri, Michael Hardt “Ortak Zenginlik”
“Herkes ekonomik sistemimizin çöktüğünü kabul etmiş görünüyor ancak alternatifler tartışması hâlâ can sıkıcı bir biçimde dar bir alana sıkışıp kalmış. Hardt ve Negri, okuru mevcut krizin köklerine götürerek ve radikal, son derece insani çözümler önererek bu karanlık tabloyu parçalıyor. Bu kitap için daha iyi bir zaman bulunamazdı.” – Naomi Klein Ayrıntı Yayınları
Aksu Bora, İlknur Üstün, Necmi Erdoğan ve Tanıl Bora “Boşuna mı Okuduk?”
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 20 Temmuz 2010’da: “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok!”diye bir çıkış yaptı. 2 Ekim 2010’da bir özel üniversitenin açılış töreninde de açıkladı bu söylediğini: “Evet, diploma var ama dil biliyor mu? Hayır. Bilgisayar kullanıyor mu? Hayır. Türkiye’nin meselelerine, küresel meselelere vakıf mı? Hayır. Mezun olduğu bölümle ilgili tecrübe edinmiş mi? Hayır… Ben, ‘Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok’ dediğim zaman eleştirildim. Böyle bir garanti dünyanın hiçbir yerinde yok.”Başbakan Erdoğan’ın saldırganca tekrarladığı bu “uyarı”, bir yanıyla fiili durumun tescilidir. İşsizlik 1970’lerden beri bütün dünyada sürekli artarken, eğitimin-öğrenimin iş bulmada sağ-ladığı avantaj giderek göreceleşiyor.” Sunuş yazısından İletişim Yayınları
Orhan Kemal “Murtaza”
Murtaza çalışmaya başladığı fabrikada işçiler tarafından sevilmedi. Çünkü işçiler işten kaytarıyor işlerini aksatıyorlardı. Murtaza’da onlara engel olduğu için işçiler onu sevmediler onlarda mahalledekiler gibi türlü oyunlara başvurup işten atılması için çalıştılar ama başarılı olamadılar.Çünkü fen müdürü Murtaza’ya güveniyor ona tam yetki veriyordu.Öyle ki hemşerisi Nuh bile buna şaşırıyordu.Bunun nedeni ise fabrikanın bozulan disiplininin Murtaza’nın sayesinde düzelmesiydi. Murtaza’nın küçük oğlu Hasan babasını kandırmakla kalmadı ve bir gün bakkaldan ekmek çaldı.Murtaza bunu duyunca çok üzüldü adeta yıkıldı.Bakkal mahkemede Hasan’ı affedip cezasını iptal ettirecekti ama Murtaza oğlunun bu yaptığını ona hiç yakıştıramadı ve onu affetmedi mahkemede hakime cezasını çekmesi gerektiğini söyleyip salonu terk etti. Everest Yayınları
Alain De Botton, “Çalışmanın Mutluluğu ve Sıkıntısı”
Geçmişte kölelere reva görülen çalışma, günümüzde yaşamımızın en önemli parçasını oluşturuyor. Zamanımızın büyük bölümünü fabrikalardan limanlara, elektrik santrallerinden füze rampalarına uzanan farklı çalışma mekânlarında geçiriyoruz. Alain de Botton yeni kitabında bu mekânları ziyaret ediyor ve bisküvi üreticilerini, liman işçilerini, elektrik mühendislerini, ressamları, muhasebecileri, kariyer danışmanlarını çalışırken izliyor. Farklı alanlarda çalışan bu insanların işlerini nasıl yaptıklarını anlatırken çalışmanın doğası üzerine çarpıcı düşünceler geliştiriyor. Sel Yayıncılık
Ray Bradbury “Fahrenheit 451”
Guy Montag işini seven bir itfaiyeciydi. On yıldır kitap yakıyordu. Gecenin bir yarısında yola çıkışlarını, alevlerin kitapları yutuşunu hiç sorgulamamıştı… Hiç sorgulamamıştı, insanların korkusuzca yaşadıkları bir geçmişi anlatan o 17 yaşındaki genç kızla karşılaşana dek… Montag’ın hayatındaki bütün yanlışlar doğrularla yer değiştirir o andan sonra… İşini, eşini, yaşayışını yeni bir gözle değerlendirir. Önünü alamadığı duyguları onu, asla tahmin edemeyeceği şeyler yapmaya iter. Sansüre, totaliter yönetimlere, kültür endüstrisine ve uzunca bir süredir sürdürdüğümüz yaşam tarzına yönelik en keskin eleştirilerden biri. İletişim Yayınları
http://www.idefix.com/kitap/tembellik-hakki-paul-lafargue/tanim.asp?sid=CLB2OHNPNT5KP4L4ZMNR
Tembellik Hakkı – Paul Lafargue