Halkla yoğun fiziksel temas gerektiren finans sektörü salgın dolayısıyla büyük bir bulaş riski altında. Elbette bu aynı oranda bir halk sağlığı sorunu yaratıyor. Hükümetin ekonomik destek paketi sonrasında Halk Bankası çalışanları hafta sonu mesaiye çağrıldı. Bankada ve diğer bankalarda koronavirüs testi pozitif çıkan çalışanların olması çalışanların ve halkın tedirginliğini artırıyor. Halk Bankası’ndaki ve finans sektöründeki durumu sektöre son 8 yıldır danışmanlık yapan bir yetkili ile konuştuk.
Haber ve bilgi kaynağımız, bankacılık sektöründe insan kaynağına önem verdiğini, yıllarca sektörde yöneticilik yaptıktan sonra çalışmalarına danışmanlık hizmetleri ile devam ettiğini belirtiyor. Bizimle hem Kovid-19 krizinin ekonomik krizle ilişkisi hakkındaki gerçekleri hem de bankacılık sektörü çalışanlarının hastalık riskine maruz bırakılmaları hakkındaki isyanını paylaştı ve ekledi “Ticari faaliyetler sınırlandırılmadıkça virüsle mücadele etmek mümkün değil.”
HÜKÜMETİN SALGIN POLİTİKASI: VİRÜSE RAĞMEN BORÇLANDIRMA, VİRÜS SAYESİNDE BORÇLANDIRMA, VİRÜSLE BİRLİKTE BORÇLANDIRMA
Çalışanların hafta sonu da çalıştırıldığı ve Koronavirüs enfeksiyonu yüzünden bazı şubelerin kapandığı haberlerini okuduk. Halk Bankası’nda neler oluyor?
Banka ve finans çalışanlarının iş yükü bilindiği gibi zaten çok fazlaydı. Salgınla birlikte hükümetin aldığı ekonomik “tedbirler” iş yükünü birkaç kat artırdığı gibi toplum sağlığı açısından da mevcut risklerin katlanmasına yol açtı. Çalışanlar hafta sonu da mesaiye çağrıldı, şube önlerinde kuyruklar var. Çoğu şube müdürü idari izin alıp evlerine giderken çalışanlar şubelerde hem artan iş yüküyle hem de hastalık riskiyle karşı karşıya. Üstelik mevcut çalışma tarzıyla müşteriden müşteriye virüsün yayılmasının hızlanması da olası.
Hükümetin tedbir kararları birçok açıdan hatalı oldu. Borçlandırma ve faiz yükü yaratan borç erteleme yoluyla iki yıldır yaşanan krizin ertelenmeye çalışılması, virüs gibi ekonomik araçları umursamayacak bir tehdide karşı etkili olmak şöyle dursun, büyük riskler de oluşturuyor. Hem kobiler dediğimiz küçük işletmeler ve esnaf açısından, hem çalışanlar ve çalışma koşulları açısından yıkıcı etkileri olacak. Üstelik bu fırsatçılık halk sağlığını da tehlikeye atıyor.
Bu kararlar nelerdi? Halk Bankası çalışanları için ne tür riskler ortaya çıkıyor?
Kararların birkaç boyutu var. Halk Bankası çalışanlarını riske atan boyutu, esnafa 25 bin liralık kredi ve artı 25 bin liralık da kredi kartı desteği kararı. Bu kararın yazılı ve görsel basın kanallarıyla duyurulması esnafın şubelere yığılmasına sebep oldu. Böylece banka çalışanlarının hedef yığınına bir yenisi eklendi. Çalışanlar hem hala satış hedefleriyle uğraşmaya devam ediyor, hem de hükümetin destek paketiyle cebelleşiyor. Bu yüzden hafta sonu dahi mesaiye çağrıldılar. Banka yönetimi çalışanlara her türlü tedbirin alındığını, hafta sonu da çalışmaları gerektiğini söyleyen bir yazı gönderdi. Alınan tedbirler serbest kıyafete izin verilmesi ve maske dağıtılmasından ibaret. Sosyal mesafelendirmeye ilişkin hiçbir tedbir alınmıyor. Şubelerde müşteri ile birebir muhatap olan banko çalışanları ve müşteri ilişkileri yöneticilerinin şubeye gelenlerle arasına bir mesafe koyacak güvenlik şeridi bile yok.
Ne tür sosyal mesafelendirme tedbirlerinin alınması beklenirdi?
Elbette en başta ticari faaliyetlerin durdurulması ve çalışanların tümünün ücretli izinle evlerine gönderilmesi gerekirdi. Bu yapılmadığı gibi, çalışma saatleri de düşürülmedi, aksine arttı. Şubelere giriş çıkışlar denetlenmiyor. Müşteriyle temas sırasında kullanılabilecek ekipman temin edilmiyor. Herhangi bir risk ödeneği filan verilmezken çalışanlar hala hedef baskısıyla zorlanıyor. İnsanlar can derdindeyken mevcut ezber “motivasyon” araçlarının bir hükmü olmuyor. Çalışanlar bu duruma isyan ediyor. Tedirginlik içindeki çalışanlar istifa etmeye başladı. Kobi bölgelerinin whatsapp gruplarında sadece bunlar konuşuluyor. Zaten tedbirsizliğin kötü sonuçları yaşanmaya başlandı. Bir çalışana yapılan test pozitif çıktı ve çalıştığı şube kapatıldı. Başka şubelerden de haberler geliyor, yalnızca temas ve bulaş olabilecek aynı şube çalışanlarının dışında ortak ulaşım servisi kullananlar dahi karantinaya alınıyor. Hemen hemen hergün 1-2 adet pozitif vaka duymaya başladılar.
Kovid-19 ilk olarak hangi şubede tespit edildi? Bunun üzerine başka önlemler alınmadı mı?
Güneşli şubesinde bir satış personelinin testi pozitif çıktı. Bunun üzerine şube kapatılıp çalışanlar evlerinde karantinaya gönderildi. Güneşli büyük bir şube ve hinterlandında da hükümetin kobi kredisinden yararanmak isteyecek müşteriler yoğunlukta. Dolayısıyla bu müşteriler başka şubelere yönlendirilerek sosyal mesafalendirmeye aykırı bir durum yeniden ortaya çıkarıldı. Diğer şubelerdeki çalışanların iş yükü de katlanmış oldu. Bunun dışında bir önlem alınmadı. Enfekte olan çalışan test yapılana kadar birçok müşteriyi gezmiş olmalı. Zaten virüsü de başka bir ilden kaptığı söylendi
Bankalarda bazı önlemlerin alındığını duyuyoruz?
Kamu bankalarında çalışma saatleri gibi temel konularda değişiklik olmadı. Bazı büyük özel bankalar bu krizi esnek çalışma denemeleri için fırsat bildi. Genel müdürlük ve bölge düzeyi çalışanlar evlerine gönderildi. Ancak şubelerde hâlâ büyük sıkıntı var. Çalışma süreleri kısaltıldı, çalışanlar dönüşümlü olarak evlerine gönderiliyor, böylece şubede aynı anda bulunan çalışan ve müşteri sayısı azaltılıyor. Ancak bu hiçbir şekilde yeterli değil. Her bir çalışanın üzerindeki iş yükü ve dolayısıyla bulaş riski hiç azalmadığı gibi artıyor. Üstelik hükümetin destek paketi yüzünden bu yük ve risk daha da artmış durumda. Mesela sizin aynı hafta içinde üç çekiniz var diyelim. Ticari döngü devam edip de ödemeler ve alacklar konusunda bir esneklik veya merkezi bir erteleme kararı olmadıktan sonra vakti gelen her ödemenin yapılması gerekir. Bu ticari faaliyetlerde bir azalma olmadıktan sonra banka çalışanlarının iş yükünün azalması beklenmez. Eskiden beş kişinin çalıştığı şubede şimdi iki kişi çalışıyor, ama yapmaları gereken iş ve karşılaştıkları müşteri sayısı azalmadı, arttı. Salgını böyle yavaşlatamazsınız, aksine hızlandırırsınız.
Örneğinizin de gösterdiği gibi, makro-ekonomik kararların mikro düzeyde, insanların günlük hayatında yaşamsal sonuçlarının çok hızlı görüldüğü bir dönemdeyiz. Bu bağlamda hükümetin destek paketiyle ilgili biraz daha ayrıntı verir misiniz? Neleri içeriyor, siz ne tür sorunlar tespit ediyorsunuz?
Salgın karşısında hükümet iktisadi kararlarını, son 18 yıldır yaptığı gibi halkı borçlandırmaya yönelik, faiz yükü yaratan uygulamalardan ibaret bir destek paketi açıklayarak ilan etti. . Pakette borç vadelerinin uzatılması var, ancak bu sizi gecikme cezasından kurtarsa da uzayan vade süresince faizin birikmesini engellemiyor. Yani hükümet sadece size daha uzun süre borçlanma ve daha fazla faiz ödeme imkanı sunmuş oluyor. Tam da bu sırada faaliyetleri salgın nedeniyle kısıtlanmış bir iş yerinde (örn. Lokanta, kafe vb.) çalışıyor ama dükkanınız kapatıldığı için ücretsiz izne gönderiliyor olabilirsiniz. O esnada da vadesi gelmiş bir ödeme yapmak durumunda olabilirsiniz. Vadeyi uzatmak için bir prosedür var ve yine bankaya gitmeniz gerekiyor. Daha önce konuştuğumuz gibi kobilere kredi ve kredi kartı desteği var. Burada da salgınla ortaya çıkan iş kaybınız ve kayıp riskiniz sebebiyle paraya olan ihtiyacınız finansal bir araçla karşılanıyor, borçlanmaya mecbur kılınıyorsunuz. Ve yine bankaya gitmeniz gerekiyor. Esnaf banka önünde kuyruklar oluşturdu. Peki kredi kimlere veriliyor? Öncelikle bir ipotek isteniyor. Bu da finansal işlem, bir süreç ve sosyal mesafelendirmenin korunamaması anlamına geliyor. Arabaya rehin konuluyor, veya kredibilitesi yüksek kişilerden kefalet isteniyor. Son duyduğuma göre bu koşulları biraz daha yumuşatmışlar.
Ek olarak kredi Garanti Fonu Limitleri artırıldı. Böylece normal koşullarda borçlanmaya gücü yetmeyecek ama mevcut koşullarda başka çaresi olmayan insanlara faiziyle borçlanmanın kolaylaştırılması anlamına geliyor sadece. Sonrasında ne olacak peki. Üstelik bu da insanların bankaya hücum etmesine yol açtı. Bankalardan çalışanlara “Kredi notu ne kadar düşük olursa olsun herkese kredi verin” şeklinde emirler verildiği haberleri geliyor. Sonuçta hükümet ticari faaliyetin sürdürülmesi inadıyla virüse rağmen borçlandırma, virüs sayesinde borçlandırma ve virüsle birlikte borçlandırma seçeneklerini değerlendirmiş oldu sadece. Aynen son 18 yıldır yapmış olduğu gibi.
Sizce nasıl bir yol izlemeliydi hükümet?
Bankalar çalıştığı sürece bulaş riskini azaltamazsınız. Bankaların durması için ise ticari faaliyetin durdurulması gerekir. Her türlü üretim faaliyeti ticaret gerektirir: İnşaatınız varsa çimento alacaksınız, üretim yapıyorsanız hammadde alacaksınız ve borçlanacaksınız. Dolayısıyla üretim sektörüne verilmeyen ücretli izinler, bankacıların halk sağlığını tehdit eden bulaş riski birbirine bağlı. Riskin azalması ve hastalığın yayılmasının yavaşlaması için ticari faaliyetlerin durması zorunluluk. Bunun da yolları bellidir.
Bir kere ticari faaliyetten doğan yükün kaldırılması, tüm borçlanmaların sonrasında bireyler için yük oluşturmayacak şekilde ertelenmesi gerekiyor. Devletin her türlü borç, ödeme ve yasal yükümlülükler için devreye girmesi ve güvence vermesi gerekir. Faturaların, çeklerin, vergilerin ve ticari ödemelerin ertelenmesi güven verici bir karar olur. Ortaya çıkan kayıpların devletçe garanti altına alınması önemli ki bugün Avrupa ve Amerika’da mali olarak bu kararların alındığını görüyoruz . Esnek çalışmaya gidilse bile, ticari faaliyetlerdeki döngü ciddi oranda yavaşlatılmadığı (ertelenmediği) sürece iş yükü ve bulaş riski azalmayacak. Çünkü gerekli sosyal mesafelendirme önlemlerini ticaret bu hızda döndüğü sürece alamazsınız.
Sizin açıklıkla ortaya koyduğunuz risklere ve sorunlara rağmen hükümetin finansallaşmada diretmesini neye bağlıyorsunuz?
Bu da gayet açık aslında. Hükümet zaten yapmakta olduğunu yapmaya devam ediyor. İki yıldır reel sektör ciddi bir kriz içinde. Hükümet bu krizi finansal sektöre müdahalelerle dengelemeye çalıştı. Yani borçlandırmayla, faiz indirimiyle, finansal araçlarla. Bu politika sürdürülüyor, salgın adeta bunu için bir fırsat yarattı. Oysa virüs yönetilebilecek bir şey değil. Krizin finansal araçlarla ötelenmesi büyük bir riske girdi. Finans sektörünün sorun çözme kapasitesi ciddi oranda azaldı. Bankaların sermaye yeterlilikleri iyi düzeyde olmasına ragmen ekonomi yönetiminin sorunlara bakış açısıyla elimizdeki çözüm seçeneklerini de birer birer yitirebiliriz. İlk vakanın görülmesinin üzerinden henüz iki hafta geçti ve kayıp oranımız yüksek, enfekte kişi sayısı yüksek. Ne ile karşı karşıya olduğumuzun farkında olarak çok geç olmadan ücretli izin hakkı, risk ödeneği ve esnek çalışma sistemlerinin istisnasız her sektörde acilen uygulamaya geçilmesinde büyük yarar olacaktır. Aksi takdirde tüm “tedbir” diye yapılanlar, örtülü bir sürü bağışıklığı stratejisi mi uygulanıyor sorusunu akla getiriyor.