Necmi Özkamp*
Birçoğumuz artık evlerimizden çalışıyoruz. Kimimizin iş yükü arttı, kimimiz eskisi kadar çalışmıyor, bir de evden istesen de çıkamamanın yoruculuğu var. Eğer apartman manzaralı hoş bir İstanbul semtinde ya da E5 kenarında, arabalardan başka izlenecek hiçbir şeyi olmayan bir yerde oturuyorsanız işiniz daha da zor. Lakin yapacak bir şey yok, elimizdeki imkanlar bunlar. Misal benim odam bir mezarlığa bakıyor ama ben iyi tarafından düşünüyorum, gözümün önünde hep ağaçlar var, niyeyse bu sene eskisi kadar yeşil değiller.
Öncelikle şunun altını çizmem gerekiyor, yaptığınız iş acil durumlarda yangından ilk kurtarılacak işlerden biri değilse, küresel bir salgın durumunda çalıştırıldığınızı asla unutmayın. Sağlık çalışanları için bu günler çok zor, onların işleri ve taşıdıkları yükümlülükler toplumun zorunlu ihtiyacından kaynaklanıyor. Yani bir patrona kâr ettirmekten farklı amaçları var. Ancak biz, ofisten eve geçenler, pandemi koşullarında patronlarımıza kâr ettirmeye çalışmaya devam ediyoruz. Bedensel ve ruhsal sağlığınızı korumalıyız, çünkü salgın günlerinde salgın günlerindeki gibi çalışılır.
Misal ben ofisteki mesai saatlerini aynı şekilde devam ettirmeye çalışıyorum. Ofise gitmemek de hoşuma gitti açıkçası. O kasvetli, kübik masaların pek de hayranı sarılmazdım. Gecenin karanlığında yollara düşüp uykusuz bir şekilde masama oturduğum günleri özledim diyemem. Şimdi mesai saatinden 5 dakika önce uyanıyorum, hop işteyim. Bilen bilir hep erken kalkmaktan yakınırdım. Şimdi salgın öncesi uyandığım saatten 1 saat 28 dakika daha çok uyuyorum. Bir de dışarı çıkabilsem daha iyiydi ama evde de bir sürü yapılacak şey var tabii. Mesela yemek yapmak!
Yemek ne kadar çabuk tükenen bir şeymiş öyle! Bir saatte yaptığın yemek on dakika içinde tükeniyor. Boş tabağa bakıp bu kadar emek boşa mı gitti acaba diyorum bazen ama hep tost da yenmez tabii. Daha önce şirket yemekhanesinde yediğim için, ondan önce de kampüste yediğim için öğle yemeğine dair hiçbir fikrim yoktu. Yemek yapmak sadece akşama dair bir şeydi, elimden pek iş gelmediği için onu da dışarıdan söylerdim. Bu süreçte yemek yapmayı öğrendim …. mi diye sorarsanız, yeniyor işte. Bu öğle yemeklerinin parasını cebimden karşılamak biraz düşündürüyor ama. Şirket bunun için herhangi bir para da vermiyor. Sınıf kinim kabarıyor böylece, bir yarım saat daha ekliyorum öğle yemeği molasına. Madem artık yemekleri kendime ben ısmarlıyorum, bu yemeğin zamanını bari onlar ödesin. Bulaşık makinesini icat eden ulu kişiye ise minnettarım, türbesi olsa çaput falan bağlarım.
Bir de ilk başlarda her gün farklı yemek yapma ve yeme romantizmine düşmüştüm. Evden ilk defa çalışan sevindirik her masum ofisli gibi evden çalıştığında her şeye yetişecek zamanın olduğunu düşünüyorsun. Ama gerçek o değil, ne pişireceğini düşünmek, onu pişirmek falan hep zaman. Şimdi koca tencereyi dolduruyorum, üç gün aynı yemeği yiyorum. Böylece kitap okuyacak daha çok zamanım oluyor demek isterdim ama değil. Salak diziler için daha çok vaktim oluyor. Neymiş efendim Isaac Newton vebadan kaçmış kendini karantinaya almış da kütle çekim kanununu bulmuş. Denk gelirse ben de bulabilirim bir şeyler ama şu aralar aramıyorum. Moralim bozuk, kendimi yoramam.
Ancak dizi zevkine dikkat etmeli insan. Bu konu önemli. Netflix’teki diziler ne bozdu ya! Sanki hepsi birbirinin aynı gibi. Çalışmaktan daha sıkıcı bir şey olabilir mi derken, olabilirmiş dedirtti bana. Onun için siz siz olun, bir diziye başladığında ya sonrasında düzelir belki diye sabretmeyin, düzelmez.
Çocuğu olan arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla süreç oldukça yorucu olabiliyormuş. Benim çocuğum yok, bir kedim de yok. Kedi alerjim olduğu için bir kediyle aynı evi paylaşmam zor olabilir. Salgında evde çok da bir meşgalem olmuyor bu sebepten. Ama yok, hayır. Youtube kanalı açmayacağım. Sebat edip, 32 yaşında bir insan olmanın gereklerini yerine getirip, ergenliğimi geride bırakacağım.
Diyeceğim o ki, salgın günlerinde evden çalışan insanlar olarak, zaten içinden geçtiğimiz günlerin ağırlığını hissediyoruz. Diğer ağırlıkları da sırtımıza almaktan kaçınalım. Yükünüz ağır geldiğinde Plaza Eylem Platformu’na ulaşın, muhakkak dertleşecek birilerine ulaşabilirsiniz.
*Müstear isim kullanılmıştır. Necmi bir bankada yazılımcı olarak çalışmaktadır.