Sağlığımız İşten Önemli -Karantina 4. Hafta, 2. Anket

IMG-4527

11 Mart 2020’de Sağlık Bakanı Türkiye’deki ilk covid-19 vakasını açıkladı. Biz çalışanların sağlığı toplumun genel sağlığına doğrudan bağlı. Bunun için işyerlerinde önlemler alınmalı. Bu önlemlerin neler olduğunu ve hangilerinin uygulandığını öğrenmek için açıklamadan bir kaç gün sonra çalışanlara yönelik bir anket hazırlamıştık. Sonuçları şurada paylaşmıştık.

Yakın zamanda yeni bir anketle durumu takip etmeye çalıştık. 

3 dk süren ikinci anketimiz 30 Mart – 6 Nisan 2020 tarihlerinde, online gerçekleştirildi. Katılımcıya ait kişisel veriler toplanmadı. Sonuçlar toplu olarak değerlendirildi. Aşağıda sonuçların değerlendirmesini bulacaksınız.

1) %74’ü İstanbul’dan, %61’i kadın, 132 çalışan iş yerinde koronavirüs önlemleri konulu anketimize katıldı.

2) Çalışmaya katılanların hemen hepsi beyaz yakalı. O açıdan evden çalışma oranının yüksek olması beklenen bir sonuç. Market çalışanları, kuryeler, belediye çalışanları, bankacılar, sağlıkçılar, inşaat işçilerinin çalıştığını, hem de kalabalık ortamlarda çalıştığını biliyoruz.  

3) Çalışanların yakın gelecekte işiyle ilgili kaygı derecesi ortalamada 10 üzerinden 6. Çalışanların yarısına yakını çok kaygılı (%48’i 7 ve üzeri puan verdi.)

4) Çalışanların yarısından fazlası (%69) önümüzdeki süreçte salgın kaynaklı gelir kaybı yaşayacağını  düşünüyor.

5) Gelir kaybı yaşayacağını düşünenlerin önemli bir kısmının başka bir geliri yok (%78).

6) Çalışanların yarısına yakını işyerinde yöneticiler ve diğer çalışanlar arasında salgına karşı alınan önlemler bakımından ayrımcılık yapıldığını düşünüyor (%42).

7) Çalışanların yarısından biraz fazlası önlem alınmayan iş yerinde işten kaçınma hakkımız olduğunu biliyor (%57).

8) Çalışanlar bir sene sonra bugün yani 2021 Baharında nasıl bir yaşamın bizi beklediği konusunda genel olarak olumsuz bir yaklaşıma sahip. Bunun kaynağı önemli ölçüde işsizlik.

Çalışanların dörtte biri (%24) şirketlerin daha agresifleşeceğini, işsizler ordusu sayesinde maaşları düşüreceğini, hak gaspları artıracağını düşünüyor. Bir katılımcı ” Ölümü gösterip sıtmaya razı edileceğiz.” diyor.

Tüm çalışma düzeninin esnek çalışmaya dönmüş olabileceği, ofislerin küçüleceği öngörülüyor.

Hayatın daha dijital olacağı. Eğitim, iş, para ilişkilerinde bunu görebileceğimiz tahminler arasında.

Son olarak sosyal mesafeye dikkat edilmesinin, kişisel hijyenin öneminin, uluslararası seyahatlerin kontrollü olmasının, artan sağlık kontrollerinin kalıcı olacağı düşünülüyor.

9) Çalışanların daha anlatacakları var.

Bir banka çalışanı şöyle diyor: “Banka çalışanı dendiğinde kaleyi kale yapan sadece şube çalışanlarıdır. Herkes köşesine çekildi. Bizler savaşmaya devam ediyoruz. Mesai saatleri tekrar normale döndü. Neymiş emekli ikramiyeleri, kgfler, yapılandırmalar vb. Müşteri şikayeti alamazmışız. Ama ölebiliriz bunda sakınca yok.”

Kamu bankasında çalışan bir diğer katılımcı ise şöyle diyor:

Bir kamu bankasında çalışıyorum. Bu salgın zamanı çalıştığım şubeye yakın bir şubeyi kapatıp bütün müşterileri ile bize devrettiler. İlave personel verilmedi. Şubede idari izinli personeller var, biz kobi tarafı asla izne çıkamıyoruz. O şubenin ve kendi şubemizin müşterileri yığıldı. Tehlike altındayız üst yönetime bunu anlatamıyoruz. İdari izin dediler, kredi paketleri çıktı çıkalı akşam 9’lara kadar bazen haftasonu dahil çalışıyoruz. Bir şeyler değişmeli, sendikalı olmamıza rağmen sendika işverenden yana.

Çalışma saatinin azalmasını bir kenara bırakalım bankacılar arasında daha fazla mesai yapanlar var: “Devlet bankası personellerinin iş yükü artarak özellikle ticari portföy yöneticileri bırakın dönüşümlü çalışmayı idari izinleri iptal edilerek mesaiye kalıp çalışmaktadır.”

Bir kurumsal iletişim ve pazarlama uzmanı bu süreçte bir yılı dolmadan işten çıkarılmış.  Deneyimini şöyle anlatıyor: “Şirketimden 1 yıl altı kıdemliyim diye 17 mart günü işten çıkarıldım. Durum düzelince geri döneceğime dair temenniler verildi. Şirketimle ilişkilerim iyiydi ve sevilen bir personeldim. İşten çıkışım yapılmasına rağmen herhangi bir evrak imzalamadım ya da be kadar alacağım bilmiyorum. İş hayatında 7. Yılımdaydım. Son 3 yıldır ekonomik krizi yakından hissettim; maaşımla asgari ücret arasındaki makas daraldı. Yani hep geriye giden bi iş hayatım oldu. Ücretsiz izinde olan ve işten çıkarılan insanlara tek söylemek istediğim yalnız değilsiniz.”

Şirketler krizlerde kötü bir sınav verdi. Kar hırsına gösterdikleri hevesi ne çalışanlarının  sağlığını ne de toplumun sağlığını korumaya yönelik gösterdiler. Bir çalışan şirketlerin performansını şöyle değerlendiriyor “Tedbirler hep yavaş ve tepkiler sonucu alındı. Şu proaktif kelimesini keşke şirketler sevdikleri kadar uygulasalardı.”

Bir kurumsal iletişim profesyonelinin deneyimi çalışanların salgının yönetilmesinden nasıl dışlandığını ve sürecin şeffaf yürütülmediğini örnekliyor: “Yakın çalıştığımız yöneticimizin Corona testi pozitif çıktı. Test bugün haberlere de çıkan Kızıltoprak’taki özel klinikte yapıldı ve sağlık bakanlığına bilgi verilmedi. Bizlere de yazılı bilgi verilmesi yasaklandı, ik’dan mail gelmedi. Önce servis whatsapp gruplarına 6 Nisan’a kadar evdeyiz bilgisi verildi ertesi gün yöneticiler ekiplerini telefonla arayıp 14 gün evde kalın, bu mevzuyu da fazla kurcalamayın dediler. 6 Nisan’da işe dönüyoruz. Yöneticinin son sağlık durumu hakkında bilgimiz yok. Evde ve öksürüğü çok fazla deniliyor.”

Bir cevap yazın